Ege'nin Harlem'i ve Enez / Motosiklet Dünyası dergisi için bu bölümle birlikte yapılan yol: 22.500 km!
Motosiklet Dünyası Dergisi 84. sayı
Sayfa: 40, 41, 42
Tarih: 01/07/2003
Metin: Elvin Azar
Fotoğraf: Faramarz Azar
Sponsor:
Web Streteji
Enez Giriş HARLEM: Bir gün sevgili dostumuz Alper: "Ege'ye gittiğinizde bir kere de Harlem'e uğrayın" dedi ve devam etti; "eğlence, müzik bol, zapt-rapt'da yok; tam motorculara göre"... Hemen yakasına yapıştık: "Nasıl? Nerde? Anlat!" Alper de anlattı: "Ezine'nin çiganları, Keşan'ın uyanıkları Enez yakınlarına teneke-tahta çakıp kurdukları evlerle bir "kondu tatil merkezi" yaptılar. Göz alabildiğine uzanan yeşil, iki adım ötede deniz, çok güzel dostluk ilişkisi ve 24 saat susmayan müzik... ha, birde her yandan gelen nara ve çığlıklar!"
- Belalı bir yer mi?
- Yok, değil; Trakya insanı "hır-gür" sevmez, köklerini oluşturan Trak'ların tarihinde hiç savaş yoktur."
Ama şans bu ya; bir türlü yolumuz düşmedi Harlem'e.

Bir başka gün ise Hayrabolu'daki dostumuz Sami Kaya'nın yanından dönmekteydik (gelecek bölümlerde okuyacaksınız). Bir tali yolun kenarına motorları çekmiş, geçen "cager"lerin ("Keycır" diye okunur ve kafesçi demek. Amerikan motorcularının arabada yolculuk edenlere verdiği ad) göz darbeleri altında biralarımızı yudumluyorduk ki, yanımıza "sellemüsselam" bir araba yanaştı ve içinden altı kişilik bir "roman" aile indi. Esmer vatandaşları severiz; jakuzzili banyo, sağlıklı beslenme diyeti veya Dior after-shave'den uzak yaşasalar da, her nedense en çok onlar çalar-söyler-oynar ve kahkaha patlatır... ve de gezerler! Biraz hoşbeşten sonra: "Abe, gelin bize mizafirliye, Alla ne verdiyse, suğan gızartır garnımızı yine doyururuz vre" diye başladılar.
- Nerede kalıyorsunuz arkadaşlar?
Ailenin babası altın dişlerini göstererek güldü ve: "Harlemde be, Harlemde" dedi. Demek ki sonunda görecektik Ege'nin Harlem'ini. Böylece Vakıflar köyüne doğru yola çıktık...

Oysa geç kalmıştık; çünkü belediye kondu-köyün şehirleşmeye doğru gitmesi nedeniyle teneke evleri dozerler ile yerle bir etmişti. Ama evlerin sakinleri yıkık teneke villaları ya yeniden dikmiş veya yanı başına çadır atmıştı. "Hey-hey-de-hey-hey berdevam"dı anlayacağınız.

Vakifler Koyu Faramarz'a sesimi kısıp sordum: "Burada elektrik yok, gece kafamıza birer balyoz indirip, motorları götürmesinler?" Komutanın alnında endişe kırışıkları vardı: "Bakalım... göreceğiz!"

Risk, kumar, gezginlik ve motorculuk... birbirinden ayrılır mı? Ve tabii ki de önlem: Çadırımızı, yıkıntıların uzağına, soluk kesen vadinin başına kurduk. Motorları iki disk kilit ve birer metal halat ile bağladık.

Mavra!: Akşamüzeri masa olarak kullanılan Pazar tezgahları başına geçip oturduk. Şeref misafirleriydik. Köyün erkeklerinin tuttuğu balıkları mangallara attılar; arabaların teyplerini sonuna dek açtılar; havanın kararmasıyla saldırmaya koyulan canavar sivrisineklere karşı da kürek kürek tezek yakmaya başladılar. Ay aydınlığı altında "neşe-i muhabbet" başladı. Biraz yerlerde zıpzıp zıplayan pirelerin ısırıkları, biraz Güllü'nün şarkıları ve epey de -onların değimi ile- "tırlink" nedeniyle bütün gece dans ederek geçti. Ne de olsa bu diyar "Abe biiiizde dedeler dügünden saaaroş dönmeyen torununu döver be" diyenlerin diyarı"ydı! Bir yanda ellerinde teflerle dans eden kızlar, diğer yanda ceketleri pantolon beline takılı erkekler... ortada yanan ateş... Yemek sonrası dümdüz Enez yoluna çıkıp gazlama-turlama sefası... Üç gün boyunca kafamıza odun yemedik ama gündüz yüzüp, gece eğlenmekten düşüp bayılacak hale geldik. Söylemeye gerek yok; ilk günden sonra değil disk kilit takmak, direksiyon kilitlerimiz bile açıktı.

Biraz rahatsızlığı göze alan macera-sever gezgin dostlara tavsiye ediyoruz Vakıflar köyünü. Merdiven veya toprak yoldan motorla inilebilen 100 metre aşağıdaki nefis ve tertemiz denizli bir kumsal ile eşine az rastlanır doğa sizi bekliyor.

Nasıl Gidilir: Keşan'dan Çanakkale yönüne giderken Enez yoluna girin; Enez'e 20 km. kala Vakıflar köyü levhasından sola sapın.

Nerede Kalınır: Sadece çadırınızda! (Banyo olarak denizi, tuvalet olarak kırık tahtalardan yapılmış bir kapının zar-zor örttüğü çukuru kullanacağınızı bilerek gidin).

Nerede, ne yenir: Köyün harabe halindeki bakkal-rest'inde(!) içki ve balık bol. Eski sıkıcı alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyenler merdiven veya toprak yoldan motorla inilebilen sahildeki lüks DSİ tesislerinde her türlü "fasiliteyi" (yani içki ve yemek) bulabilirler. Dışardan gelenlere biraz yamuk bakıyorlar ama aldırmayın.

İki gece sonra tüm "klan" ile sarışıp-öpüşerek ayrıldık ve biraz ilerimizde olan Enez'e uzanmaya karar verdik. Geceyi ise yol üzerindeki Stephen King romanlarından fırlamışa benzeyen kırık-dökük Petrol Ofisi yanına çadır atarak geçirdik. Tam önümüzdeki ayçiçeği tarlasının üzerinden doğan mehtabı seyrediyorduk ki, nöbetçi pompacı Ahmet Eren ve arkadaşları bir tepsi dolusu yemek ile bize misafirliğe geldiler. O gece de onların portatif radyosundan yayılan ezgilerle coştuk.

Enez ENEZ: Ardından -tüm gezginlik yaşamımızda gördüğümüz en uzun ve düz yollardan olan bir asfalt ile- Enez'e ulaştık. Enez salt bu yolda motor sürmek için bile gitmeye değer. Yolun iki yanındaki doyumsuz çiftlik manzaraları ve yemyeşil ovaların görünümü insanı büyülüyor.

Enez'in 4km. uzunluğundaki pırıl pırıl denizi olan Altınkum plajında yüzmenin tadı bambaşka, çünkü su biz İstanbulluların alıştığı tuzlulukta olsa da, tamamen unuttuğumuz berraklıkta.

Nasıl gidilir: Keşan'ı Çanakkale yönüne doğru geçtikten sonra Enez levhasından sapın, 56 km. sonra Enez'e ulaşacaksınız.

Uzaklık: İstanbul - Enez 260 km.

Ne yenir: Enez tam bir balık cenneti. Denizden olduğu kadar, Meriç nehrinin getirdiği alüvyonlar ile oluşan irili ufaklı göllerden de balık çıkıyor. Yani çevrede hem tatlı, hem tuzlu su balıkları bol. Meriç nehrinin yılanbalığı ve Üzmene gölünün kefalı meşhur. Su ürünleri kooperatifinden her türlü balığı alabilir ve çadırınızın önünde tuğla üzerinde pişirebilirsiniz.

Nerede kalınır: Önde gelen oteli Ege Otel 0284 811 6086. Kamping yok.

Görülebilecek yerler: Cenova'lıların surları, camiye çevrilen kilise, kimseyi eli boş yollamadığına inanılan Yunus baba türbesi.

Dileriz bu ay da sizleri iki Türk "easy-rider"ın yaşamına konuk edebilmişizdir. Önümüzdeki ay hayaletleri ile meşhur Alçıtepe'yi ve bir gece bizzat motorumla karşılaştığım garipliği anlatacağız. Lüks bir kamping, el değmemiş doğa, duygu yüklü tarih... üstelik gizem! Her zamanki gibi kimsenin bilmediği yerler hakkında tüyolar da vereceğiz. Okuyunca gitmek isteyeceğinize eminiz. Sakın kaçırmayın.

Teşekkür ederiz: Büyük firmaların yapmadığı lastik yardımını üç yıldır gerçekleştiren Ali Esengül'e (Ali usta-İntaş sitesi) teşekkürler.

Selimpaşa TEM üzerindeki KAYALAR Shell benzin istasyonuna gösterdikleri misafirperverlikten dolayı teşekkürler.

Yol dostları: Merhaba asteğmen Şahin Balaban ve ailesi. O ne ziyafetti güzel insan. Merhaba sevgili Coşkun Işın. Çadırımıza taşıyıp durduğun her şey için teşekkürler. Merhaba Koç Allianz'dan Yavuz Özler, Rasim Topuz, Mert Matay, Sara Halyo, Mahmut Saraçoğlu, Arda Koçyan, Özgen Baydar, Başkan Yıldırım. Merhaba Çanakkale Uludağ lokantasından Gökhan Uludağ. Çorbanın ve kuru-pilavının tadını unutamadık Gökhan...

Hep dost kalın arkadaşlar.