Gezginler Karaburun'da
Motosiklet Dünyası Dergisi 66. sayı
Sayfa: 38,39
Tarih: 01/12/2001
Metin: Elvin Azar
Fotoğraf: Faramarz Azar
Sponsor:
Motosiklet Dünyası Dergisi
Karaburun, Fener İki kat merdiveni tıknefes olmadan çıkamayan, ayağına yıllardır top değmemiş futbolseverler, motorculardan daha zorlu adamlar! Haftasonları milli maçlardan tutun da, 69. küme camgöbeği grup karşılaşmalarına dek, takımlarını desteklemek için, açık tribünlerde, kar-yağmur altına, gün boyu soğukta kendilerini paralarlar. Ya amatör balıkçılara ne demeli? Adamlar elde olta, sabahtan akşama dek deniz rutubetiyle dizdize, “mıh” gibi durmak için tatilleri iple çekerler. Biz, motor sporlarının asi çocukları, tehlike/adrenalin severler, -yok efendim- rüzgarın efendileri vb. vb. temiz aile babasından, mahalle kahvesinin “baba bilmemkimine” dek bitakım üst-otoritelerin zart-zurtuyla beynimize yüklenmiş virüs yüklü felç edici programlara boyun eğer; vahşi aygırlar gibi enerji kusmaya güdümlenmiş motorları, sonbahardan başlayarak kış boyu sebzeye çeviririz. İçimizdeki hür adam motora binmek için yırtınsa da; “cık,cık, cık; a-a-a bu da olur mu cınım?” veya “az ve öz konuşucam, olmaz dedimse olmaz” yada “seçççmeleme be”ci doğrular, o adamın anasını 7 ceddine dek seve seve, içimizdeki kıpırtıyı gerisin geri kıç üstü oturtur. İşte bu hafta sonundan başlayarak üç yıldır ilk kez sizleri -bizlerle gideceğimiz yerlere- gelmeye değil; o hür adamın sesini dinlemeye davet ediyoruz. Onu duymayı/dinlemeyi bilmeseniz Indiana Jones’a bile parmak ısırtacak kimbilir ne zorlu “lololo”ları başarıp motor alabilir/sürebilir miydiniz? Madem ki bu spora/tarza/araca gönül verdiniz… sorun bilmemenizde değil; biraz daha kulak kabartabilmenizde...

Hedefimiz Karaburun Durusu (Terkos gölünün olduğu ilçe) ‘dan 6 km.; Fatih köprüsünden 63 km. sonra… Sarıyer’den; Validebendi tabelasından sapıp, benzerini önceden çok az gördüğünüz bir orman arasından Kemerburgaz’a varın. Ardından 5km.lik bozuk yoldan sonra, İhsaniye köyünün girişinden sola dönün. Çok az bulunan levhalar konusuna dikkat edin; ve bilin ki Karaburun'a en iyi sora sora varacaksınız. Yolda kamyonet sayısı diğer araçlara oranla çok fazla. Lokanta deseniz yok gibi birşey.

Karaburun, Balıkçılar Karaburun, Karadeniz kıyısında bir balıkçı kasabası. Mavi, yeşil, turuncu renkli “taka”larıyla, birbirlerine çığlık çığlığa hep söyleyecek birşeyleri olan martılarıyla, güneş sarısı kumsalıyla ve Karadeniz’in ulu dalgalarına “dur” diyebilen uzun mendireği ile el değmemiş sayılabilecek, tipik bir balıkçı kasabası. Emperyalist villacılarla, “çöp böceği” tatilciler daha buranın kokusunu alamamışlar. Peki o zaman neden mi “el değmemiş sayılabilecek” dedim? Çünkü bu kez de doğal güzellikleri bozgun eden o uğursuz el, tatilciler yerine, yöre insanı tarafından deydirilmiş! Her yan çöp deryası. Kimbilir hangi virütik enfeksiyonları taşıyan çirkin poşetler akılalmaz bir düzenle(!) her yanı sarmış. Paslı, delik, parçalanmış variller yayılmacılıkta bu poşetlerle rekabet içinde. Aklına esen kişizade, dokunsan yıkılacak barakalar inşa edip, sonra da bırakıp gitmeyi sanki bir erdem saymış! Bunları yazıyoruz ki ilk girişinizde gördülerinizden şoke olup, atalarımıza saygılarınızı sunmayasınız diye...

Peki size bu beldeyi önermemizin nedeni mi ne? Yanıt basit: çünkü ; doğa ananın özene bezene yarattığı sanat şaheserlerinin içine etmeye ne denli gayret etse de, doğa anamız kendini arayanlara güzelliğini sunacak bir bölge buluveriyor. Sahile geldiğinizde çirkinliklere gözünüzü kapatıp, mendireğe girmeden sola doğru ilerleyip, önce kumlu dar yoldan aşağıya, ardından en sağınızda kalan -hiç de tekin durmayan- kumlu yoldan 3m. kadar bir rampa çıkın… ve nefesinizi tutun. İşte ulu Karadeniz tüm haşmetiyle karşınızda. Önünüzdeki uçurumun son noktasına kadar ilerleyerek aşağınızda kalan Karadenize bakın… ve Karadeniz adlı denizin suyunun nasıl bu denli yeşil olabileceğine şaşın. Karşınızda mağrur biçimde denize karışmayı -belki de yüzyıllardır- sabırla bekleyen kayalıkları seyredin. Soğuk kış gününde, artık uzak kalacağınız doğa ile bu bütünleşmenin hayretini yaşayın. O her mevsim var... Aynı motor gibi… Hem de sadece bir adım veya İstanbul’dan 100 km. ötede! Bütün iş o bir adımı atabilmekte.

Karaburun Fener Ve elinizi cep şişenize atarak bir yudum; ama sadece bir yudum- içkinizi için. O bir yudum, içinizdeki “modern yaşam” denen tuzak tarafından örülmüş mantık duvarlarını yerle bir edecek; ve doğada gizli olan adsız büyüyü, saf CO2 yüklü şehir havası basılmış hücrelerinize; para kazanma yorgunu beyninize dolduracak. Ama sakın ola aradan bir saat geçmeden kontağı çevirmeyin. Bırakın alkolün etkisi soluduğunuz katıksız oksijenle uçup gitsin; ancak bundan sonra sevdiklerinize kavuşmak için dönüşe başlayın. Güçlü adam tehlikeyi kullanır; sadece aptallar yara alır. Bunu bizden iyi kim bilecek? Biz motorculardan.

Son birkaç yol notu: Geçen hafta Avrupa’dan gelip Türkiye üzerinden Kıbrıs’a gidecek motorculara güzergah hazırlamak için “herkesin motorunun olduğu” beldede, Mersin, Taşucu’ndaydık. Yöreye gönül vermiş emekli öğretmen Azim Kayhan, gönül adamı Duran Tanyeli ve Doğal Hayatı Koruma Derneği başkanı sayın Aslan Eyce desteklerini esirgemediler. Deniz kızı efsanelerinden, adı bizde saklı fabrikalar için katledilen doğadan, ulu önderin balık yemeği en sevdiği yerlerden olduğu halde Trol yüzünden balık nüfusunun zorunlu aile planlamasına uğratılmasından söz ettiler. Kış ortasında, yaz sıcağında, doyumsuz güzellikteki bomboş sahiller ile bezeli, sıcak kanlı insanlarla yüklü, nüfusunun tümüne yakınının motor “hastası” olduğu Taşucu En hesaplı ve keyifli Kıbrıs yolculuğunun tek alternatifi… Gelecek sayılarda size hepsini uzun uzun anlatacağız… Ama her zamanki gibi sponsorları eğer ikna edebilirsek!!!