Gezginler Kazıklı Voyvoda'nın Ülkesinde (Bölüm 1)
Motosiklet Dünyası Dergisi 64. sayı
Sayfa: 36,37,38
Tarih: 02/10/2001
Metin: Elvin Azar
Fotoğraf: Faramarz Azar
Sponsor:
Motosiklet Dünyası Dergisi
Yalıköy Zor bir karardı …Gitmek, ya da gitmemek… Benzin zamları ve ekonomik kriz nedeniyle mailyetler artmış, şirketler sponsorluk bütçelerini kısmış (sanki önceden genişmiş gibi), Gezginler’in geleceği tehlikeye girmişti. Bitiyordu gezginlik. Bitiyordu “basıp gitmek”. 29 bölüm, 19.000 km. sonra perde kapanıyordu. Oysa beklediğimiz gibi olmadı; çünkü bizi Artı Medya bir kez daha finanse etti. Yine de, ben özgür iradem ile bir karara varıp motorumdan indim. Genel yayın yönetmenimizin sözleri bu kararımın ardındakileri çok iyi özetlediği için aynen size yansıtıyorum: “Eğer emeğinizin karşılığını alsaydınız böyle olmazdı! Sponsor arayan gezgin-maceracıları “bedavacılar” olarak gören, sadece otoyola 10 milyon ödeten; yedek parçamı bile piyasadan aldıran bir mantalitenin hükmündeki bu diyarda yine de iyi dayandım sayılır. Ben bir yaşam tarzını, bir çeşit özgürlüğü sembolize etmeye çabaladım; ama ilginçtir ki TV reklamlarındaki özgür kıza “bayılan” bu diyarda beklediğimi bulamadım. Belki de yanlışım motor üzerinde olmamdı! Bu sözüm birçok yoruma açık. İsteyen istediği anlamı çıkarabilir. Sistem yine de bizi tam alt edemedi. Gezginler tek motorla da olsa yollardalar. Hem eskisinden daha rahatım; çünkü artık önümdeki asfaltın bitiş noktasına değil, sorumluluğu komutanın omuzlarına yüklemiş olarak “gitmek”teyim. Ama artık “yarı- bağımsız”ım; çünkü yaşam “kolay”laştıkça özgürlük katsayısı da inişe geçmez mi?

Çilingoz Herneyse… Otoyol ışıklarının, doğmakta olan güneşle yarıştıkları bir saatte çıktık yola. Güneş doğumunun hemen öncesinde yola çıkanlar bilir: Puslu-sisli ve gri bir manzara, sanki masallardan veya Stephen King romanlarından çıkmışcasına önünüzde uzanır gider. Bu hayal ortamında en sıradan araçlar bile esrarlı imajlar gibi dururlar. Sanki gizemli bir bilinmezliğe gitmektedirler. Güneşin egemenliği kesinleştikten sonra ise gündelik yaşam başlar; büyü bozulur; az öncenin “müphem silüetleri”, cansıkıcı kamyonlara ve sıradan arabalara dönüşür. İşte biz de bu duygular içinde E6 otobanına -üzerindeki yamalar hesaba katılırsa E6 köy otobanına- girdik. Çatalca’dan TEM’i bırakarak merkez’den, gerçek köy yoluna kıvrıldık. Önce -tren yolu üzerinden geçerek varılan- güzeller güzeli İzzettin; ardından Kestanelik ve Subaşı. Snob olmayanlara kahvaltılarını Kestaneliğin kendi halindeki tek pastahanesinde börek-çay ile yapmalarını öneriyoruz. Köy ortamına yumşak geçiş için… Bu şirin köylerden sonra iki şeritli, düzgün yol ile çoğunuzun bildiği Yalıköy’e vardık. Bizce müthiş bir yer değil Yalıköy. Ortalama bir plajı var olmasına var, ama önünüzde öyle yerler sizi beklemekte ki, devam edin yola diyoruz.

Kıyıköy Sakın ola Kıyıköy’e Yalıköy’den asfalta geri dönerek yönelmeyin. Unutun bu 100 km.lik yolu. Yerine Yalıköy’ün içinden geçerek 35 km. lik toprak ve bozuk bir yolla ulaşın. Yada ulaşmaya çabalayın! Race kullanmaktaysanız duymayın bu önerimizi; Enduro’cu iseniz düşünmeden dalın; Chopper’cıysanız kendinize ve aracınıza güveniyorsanız girin. Yol kötü… ama söyleyin bize; siz maceracılıktan hoşlananlardan olmasaydınız iki teker üzerinde işiniz neydi? Tabelasız; unutulmuş yol ayrımlarından hep sağı izleyerek çam ormanlarının arasında kaybolun; sellerin kökünden söküp kopardığı ağaçlara şaşın; arada sırada dağların arasından görünüp kaybolan bakir kumsallara aşık olun. O manzara, o güzellikler içinde yok olmayı özleseniz de, 22 km. sonra Çilingoz’a varacaksınız.

Çilingoz bir kampçı cenneti; 2 km. lik billur kumsalı ve dalgalı denizi ile yeterince büyüleyici. Ama asıl inanılmazlık bu denizin sazlar ve nilüferler ile bezeli bir dereden sadece 80m. lik bir kumsal ile ayrılmakta olmasında. İşte size doğa ana’nın bir mucizesi. Huzur …doğa… sakin güzellik bir yanda; kıyıları öfkeyle döven engin deniz bir diğer yanda Orta halli tek bir restoranı (içki satıyor) ile Çilingoz size fazla mı sessiz geldi? Tamam o zaman motora atlayıp yol macerasına devam ediyoruz 5km. sonra Çamlıkoy. En kuru ifadeli turist rehberlerinde bile “gözalıcı” kelimesi ile betimlenmiş.

Elmalı ve Kastro derelerinin arasında yer alan bu doğa mucizesinde deniz dereye 15m. yaklaşmış. Bir yandaki tuzlu suda deniz bisikletleri ile; hemen -değim yerindeyse “bitişiğindeki”- akmıyor gibi duran tatlı suda ise minik iskelelerden binebileceğiniz sandallarlar ile dolaşabileceksiniz. Mucize bununla da sınırlı değil; çünkü 4.5 km.lik, eşsiz kumsalın hemen ilerisinde bir minik ada, yüzerek gitmeniz için sanki size göz kırpıyor. Derenin sağ ve solunda yer alan orman boyunca ilerlerseniz ister ormaniçi dinlenme yerlerinde piknik yapabilir, dilerseniz derenin sonundaki şelaleyi seyredebilirsiniz.

Restoran severler, derenin başındaki içki satma ruhsatı bulunan tesiste uygun fiyatlara; şahane manzaraya dalarak balık çeşitlerini deneyebilir. Tesisin hemen gerisinde yaz kış hizmet veren bir karavan-çadır kampingi bulunuyor. Yazları geçiçi jandarma istasyonu kurulduğu için çok güvenli. Günübirlikçiler için ise sonbahar aylarında tesis işletmecileri şömine karşısında balık keyfi sözü veriyorlar.

Ali Berber'in yeri Tesisin işletmecisi, Ali Berber çoklarınca çevrenin “Robenson”'u olarak tanınıyor. 13 yıl önce yöreye gelerek bu günkü tesise birçok ekler yapmış. Çevrenin gerçek bir aşığı olan bu gönüllü çevreciden aldığımız bilgilere göre Çamlıkoy dünyada nesli tükendiği sanılan 60 çeşit bitkiye hala evsahipliği edebilen bir yer. Öte yandan “kumlalesi” adlı tür, dünya üzerinde Monako’nun küçük bir bölgesi dışında sadece burada yetişmekteymiş. Çamlıkoy’un bir diğer özelliği Kazıklı Voyvoda’nın yaşadığı coğrafya olması. Zaten Kastro’nun ilk ismi de Kasatura’ymış. 94 yılında Milli Parklar’a geçince Çamlıkoy’a çevrilmiş. Ali Berber, gezdiğimiz diğer birçok yöre insanları gibi önümüze problemleri değil, güzellikleri yığanlardan; ama onun da bir isteği var tabii… sadece bir yol. İlgililere duyurulur.

Doğacı ve de iyi motorcuysanız kızdırın gözünüzü ve çıkın Çamlıkoy Trophy’ye. Ne kadar iyi motorcu mu? Şöyle özetleyeyim: Ben kendi motorumla olsam geçemezdim; komutan “yol zor, ama kendine güvenen girsin” demekte. Karar size kalmış. İsterseniz kont Drakol’un topraklarında biraz macera arar; isterseniz TEM’den Çerkesköy ayrımından, Saray ve Güngörmez üzerinden, daha güvenli bir rota ile ulaşırsınız Çamlıkoy’a. Ama şurası garanti ki, hangi yolu seçerseniz seçin, sonunda kendinizi bir “doğa -macerası” içinde bulacaksınız.

Önümüzdeki ay: Yolculuk Kıyıköy’ün bilinmeyen güzellik ve gizemine doğru sürüyor.