Gezginler Gölyazı'da
Motosiklet Dünyası Dergisi 46. sayı
Sayfa: 40,41,42,43
Tarih: 01/04/2000
Metin: Elvin Azar
Fotoğraf: Faramarz Azar
Ninja Motor
Sponsor: Ninja Motor
Gölyazı Meydan Bal gibi de serseridir motorcu... Çünkü serserilik -ama itlikten, berduşluktan arınmış bir serserilik- sınırsızlığa tapanların en aklı başında halidir! Serseri motorcu denilen kişi ise, sistemin gömdüğü hür kimliğini içinden çekip çıkarabilmiş olandır aslında. Gönlünce giyer, takar, gider, yaşar. Sıkıntıya hiç gelemez. Sınırlar daralmaya başladığında, görünmez eller boğazına yapıştığında veya “ohhh beee” deme sıklığı giderek azaldığında pılısını pırtısını toplayıp en sadık dostu ile rüzgara, hıza, doğaya veya başka diyarlara kaçıverir. Kimi zaman, dönemeyebilir de geri; ama ne keder? Çünkü bilmektedir ki “Zafer kimi zaman hasar ister”...

Motorcu da kimi fermanlara kulak sallamayıp çıkmıştır demir atının üzerinde dağlara; “yapma”ları, “hayır”ları, “olmaz”ları delik deşik ederek... Ben derim ki, acemilerden sormalı korkuyu, kuryeden ise soğuğu, gençlerden yasakcı aileyi, kadın motorcudan ise geleneği, (Sence de öyle değil mi Buket? Gerçi Tolga Büyüköner’in karısı olmak yükünü hafifletmiştir ama yine de zordu değil mi?)

Ama hangimiz aldırdık sanki önünüze dikilen “hayır”lara? Ne Race’ci vazgeçti ürettiği müthiş “tork”lardan, ne Enduro’cu sarp kayalardan, ne de Chopper’cı mağrur aykırılığından; çünkü biliyorduk ki, ne kadar saçma sapan fermanlar olsa da çevrede, yüce dağlar aşan yollar bizimdir; kimilerimiz geri dönemese de, kalan sağlar bizimdir... (Sami Paker’i bir kere daha saygı ile anıyoruz).

Motorcu arkadaşlar; bu ay Ninja Motor sponsorluğunda yollardayız. Biliyorsunuz ortağından ayrılan Çetin Gözcü Bakırköy’de afili (ya da moderncesi “chic”) bir dükkan açtı. Bir hafta sonu uğrayın derim; çünkü dükkan sahil yolunun üzerinde ve Pazarları açık olmasından başka, içerdeki ürünler de görülmeğe değer.

Burakılmış Kilise Resimlerden gördüğünüz gibi motorlarımızı yeniledik. Faramarz 1998 model 600 Suzki Intruder sürüyor; bende ise 1997 model Yamaha Virago 535. 180 kadranlı motorum gördüğüm en kraliçe araç. 4. Vites ile 100 km. süratle gidebiliyor, zırt pırt frenlere asılmadan, sadece gazı kapatmakla ağırlaşıveriyor, 110 km.lik hızı 60 rahatlığında basıyor. Bu yolculukta 120’den aşağı düşmedim. Max. kaç mı bastık?... öfff ne çok şey soruyorsunuz canım!?! Eski motorum Virago 250’ye oranla 43 kg.lık ekstra bir ağırlığı (kuru: 182 kg.) var ama alışıyor insan. Öte yandan brüt -sadece- 196 kg.luk bu makine dakikada 7500 devirli. Nasıl fırladığını siz tahmin edin. Özetle hem hafif, hem rahat/şık, hem de hızlı bir chopper. Alışamadığım ise sessizliği. Belki garip gelecek ama eski motorumun -Kartal’dan “Dragon” Ercan tarafından bestelenen- gümbürtüsünü aramıyorum değil. Sözün özü Honda Titan’dan, hatta genç kızlığımda babamın Jawa Ceylan’ından (eskiler hatırlar) başlamış bir sürücü olarak artık bu mucizeyi tatmanın zamanıydı diyorum. Faramarz ise heyecanımı pek de paylaşmıyor, çünkü zat-ı şahaneleri üç yıl boyunca Honda Goldwing 1500 cc. sürmüş biridir. Onu motor üzerinde artık sadece Goldwing’in 2050 model space-hog’u heyecanlandırabilir sanırım! (Intruder havadisleri gelecek ay; tabii sağ kalırsam: çünkü Komutanla aramızda müthiş bir Suzuki/Yamaha çatışması başladığı).

Yola çıkmağa hazırsanız bu ay da sizleri önce denize kıyısı olmayan bir sahil köyüne, ardından bu köyün denizde kıyısı olmayan adasına davet ediyoruz! Gölyazı köyüne yani... Bu ilginç mekanı gezdikten sonra dilerseniz köyün girişindeki içkili restoranda balık yiyecek, dilerseniz tavus kuşlarının arasında piknik yapacağız.

Kuş Cenneti Gölyazı köyü, Boğaziçi köprüsünden, E5 üzerinden, ferry ile gidiş 163 kilometre. Bursa’dan sonra İzmir yönünde 35 km. daha gidecek ve Gölyazı tabelasından sağa sapacaksınız. SİT alanı köy, deniz görmediği halde tam bir sahil kasabası yaşamı sürüyor; çünkü Ulubat gölü kıyısında (meraklısı için ekleyeyim; Ulubat gölü ünlü yeniçeri Ulubatlı Hasan’ın memleketi). Köyün, gölün ortasında birde minik adacığı var ve bu adacık Gölyazı’ya bir köprü ile bağlı. Balık kokulu, iki yanı eski evler ile bezeli, daracık sokaklarında 1km.lik bir ada turu atamanızı ve adacığın parkcığında bir mola verip Gölyazı'yı uzaktan seyretmenizi öneriyoruz. Gölyazı ne yazık ki halkımızca tanınmıyor; oysa el oğlu çoktan buraların farkına varmış: Biz oradayken oniki kişilik bir yabancı ekip ultra modern kameralar ile her noktada çekim yaptılar. Oysa biz köyün girişindeki antik kilisenin kapısını bacasını ve hatta çatısını uçurmuş, önünü de özel otoparka, içini de şarapçı barınağına çevirmişiz.

Gölyazıyı gezdikten sonra ana yola dönüp izmir yönüne 21km. daha gidin; soldaki büyük Kuş cenneti tabelasından dönüp 1 km. daha yol alın; sizi birbirinden güzel Tavuskuşları karşılayacak. Bir yem parasına içeri girerseniz kendinizi yemyeşil panoramik bir parkta bulacaksınız. Kuş Cenneti, Bilgiç adlı doğasever ailenin. Köydeki atölyelerinden elde ettikleri kazançlarına varana dek ellerine geçeni 25 yıldır buraya aktarıyorlar. Ulubat gölündeki pelikanları, yaban kazlarını, onlarca balıkçıl ve göçmen kuşları yok eden katliamcı avcılara karşı Ankara’dan belgeli Fahri (yani bedavadan, doğa aşkına) Av Müfettişliği de yapmaktalar. Bu güzel insanlara muhakkak bir merhaba deyin.

Motorcu dostlar, önceki aylar gibi bu ay da size önce gezilecek ilginç bir mekan, ardından karnınızı doyuracağınız bir ortam tanıtmaya çalıştık. Gölyazı’ya gitmeye karar verenler için bir son not düşelim: 6 Mayıs Hıdırellez günü köyün girişindeki yatır ’nın mezarı çevresinde şenlikler var... Köyün balıkçı ninesi tüm motorcuları davet etti, bizden söylemesi.