Denizler Boyunca Türkiye Turu (Bölüm 4)
Motosiklet Dünyası Dergisi 40. sayı
Sayfa: 56,57,58
Tarih: 01/09/1999
Metin: Elvin Azar
Fotoğraf: Faramarz Azar
Sponsorlar: Ansal, Beldeyama, Daytona Motor, Korlas, Samura Motor, Shell
Samsun Çıktıağımız DBTT’nun son ayağı olan Kuzey Anadolu’dayız motorcu dostlar. Geride bıraktığımız 4125 km. nedeniyle İstanbul’u özlemiş bir şekilde.

Daha önce gülmüştüm: “Günde 200 km. gitmek nedir ki? İnsan yorulur mu?” diye. Ama yoruldum Hayır, herkesin kafamı ütülediği “motor yorar” tapon düşüncesinden değil insani yormalardan! Sabah uyandığımda zam görmüş olan sümüklü çarşaflı otel odalarından, nedense dışkıların bir türlü deliğe isabet ettirilemediği pis tuvaletlere; kimi zaman deli, kimi zaman serseri, hatta kimi zaman suçlu olarak algılanmağa değin yakamızdan birtürlü düşmeyen insan kaynaklı sorunlardan.

Kimileri motorcuya -alternatif bir yaşam sürmeyi seçmiş olduğu için- güvenmiyor ve hayatı zindan edebiliyor. Milletimizin statükocu, kalıpçı ve baskıcı kültüründen kaynaklanan bir durum bu sanırım. İnsanlar gerçek suçluların uçuk biçimde giyinmediklerini; motorculardan kadın dayakçısı, tetikçi ve rantçı çıkmadığını; kolunda dövmesi olan bir kadının son serece bağlı olduğu bir ailesi, bir erkeği bulunabileceğini ve trafik terörünü 4 tekerlekçilerin yarattığını görmüyorlar. Sanki bir kendimizi tanıtabiliyoruz da!..

Bölüm 4: Kuzey Anadolu

“Herneyse” diyerek, sözü yolculuğa getirelim dilerseniz Sonunda vardığımız Ordu’da güzel bir kampingde, çok ucuza 2 gün kalmak iyice dinlendirici oldu. Keşke daha fazla kalacak olanağımız olsaydı; çünkü Ordu, kıyıda, kordon boyunca dizili barları, ılımlı gece hayatı, ekonomik ama güzel kampları ve motor-sever halkı ile güzel bir belde. Tüm Karadeniz gibi. Orta Anadolu sonrası Karadeniz Cote d’Azur gibi geliyor insana vesselem. Tüm buranlar çok güzel, çok ucuz. Yol boyunca sırası ile Perşembe, Fatsa, Ünye, Terme, Çarşamba ve Samsun’a dek tüm sahil plaj ve kamp dolu. Deniz kıyısından giden bu yol, İstanbul’daki Büyükdere- Sarıyer arasındaki caddeyi andırıyor. Öyle uygun ki gazlamaya bu güzergah; trafik polisleri adım başı araba içinde nöbet tutuyorlar… Ama cansız bu trafikçiler! Hollywood’u gezmiş olanınınız varsa bilir; film stüdyolarının kovboy film platoları halka açıktır. Ola ki, bir barın kapısını açın; karşınıza kart oynayan kovboylar yerine toprak ve otlar çıkar. İşte Karadeniz’de nöbet tutan polis arabaları da Hollywood tarzı!

Bu bölgenin doğası, deniz olduğu kadar, fındık bahçeleri ve meyve ağaçları ile de bezeli olduğundan, her zevki doyuracak nitelikte. Bu güzel rota boyunca altını çizeceğim iki nokta ise Ünye ve Terme. Ünye, Yunus Emre türbesine sahip olduğu için önemli bence; görmeden geçmeyin. Terme ise tarihin ünlü kadın savaşçıları Amazonlar’ın ülkesi. Batılıların sık sık gelip araştırmalar yaptığı bu bölgenin efsanevi Amazonlar’ın başkenti olduğunu acaba kaçımız daha önce duymuştuk?

Samsun ise lüks bir il. Konforlu oteller ve kaliteli restoranlar ile gezgin motorculara pek de uygun değil gibi. Ama siz, siz olun, bu ilde kalmayacak olsanız bile etkileyici Atatürk anıtının önünde bir resim çektirin. Bir Avusturyalı tarafından yapılmış olan heykel, kaidesine sadece ayakları ve kuyruğu ile bağlı.

Ardından yol sizi sahilden ayırıyor; çünkü Sinop’tan İstanbul’a değin otoban yok (1999). Merzifon, Ilgaz, Çerkeş yolu pek özelliği olmayan bir rota: Sadece Çerkeş çapkın motorcuların ilgisini çekebilir; çünkü Türkiye’nin en güzel kızlarının bu minik ilçeden çıktığına rivayet edilmekte. Ilgaz ise yerleşim olarak geri kalmış olsa da dağındaki milli park, kayak ve trekking aktiviteleri açısından ilginç olabilir.

Yol, sonunda sizi Bolu’dan İstanbul’a getiriyor. Ama Bolu ile ilgili birkaç not düşeyim; çünkü hafta sonu için ideal. Bolu, virajı yolu ile ünlü olsa da, önceden güneyde ve orta Anadolu’daki yollarla karşılaştırılınca bisiklet öğrenme pisti gibi kalıyor. Bolu’da tehlike asla yoldan değil, ama çevredeki onlarca kendin pişir, “kendin çevir” lokantaların neden olacağı mide fesadından gelebilir. Et öyle “nefasetli” ki burada tüm motorcular “Bolu lezzet tehlikesi”ne karşı uyanık olmalı!

Ordu, kamping Yolculuğun kısa özeti bu motorcu dostlar. Şimdi de meraklısına Komutan’ın derlediği bazı rakamları vermek istiyorum:

  • Toplam gidilen yol: 4987km.
  • Bir gün içinde ortalama gidilen yol: 162km.
  • Bir gün içinde en uzun gidilen yol: 865km.
  • Bir gün içinde en uzun motor kullanma süresi: 17 saat.
  • Bir motorun ortalama 1km.deki benzin tüketimi: 3.2lt.
Bence turumuz küçük çaplı da olsa bir başarıdır; ama başarının sahibi bizler değil, motorlarımızdır. “Chopper’lar ile uzun yola gidilmez” diye bizi caydırmak isteyen tüm dostlara güzel bir yanıttır bu. Faramarz’ın 1990 model Yamaha Route 66’sı ve benim sevgili 1994 model Yamaha Virago 250’m en küçük bir aksaklık yapmadan kimi zaman race, kimi zaman ise enduro görevini üstlendiler.

Faramarz bu dört zamanlı, 2 silindirli, V motor, hava soğutmalı makinadan çok memnun. Motoru eleştirirken öncelikle dayanıklılığı üzerinde duruyor ve 48.000 km.de olan bu makinanın hiçbir sorun çıkarmamasını önemli buluyor. Bu arada eğer motor 0km.de benim olsaydı 70.000km.yi de sorunsuz görürdü dediğini de ekleyeyim. Yamaha Virago’nun diğer beğendiği özelliği ise uygun benzin tüketimi (9lt.ile dolan depo rezerve girmeden 250km. götürüyor).

Yamaha Virago 250’nin yol sürüşü de rahat; 140 kadranı olan makina, 100 km/h’ye zorlanmak sızın çıkıyor; 135km/h’yi deuzun süre kaldırabiliyor.

Komutana göre motorlarımızın 2 olumsuz yanı var: Önemsiz olanı viraja giriş yeteneğinin orta düzeyde oluşu, ona göre önemli olanıysa -ki ben de onunla aynı düşüncedeyim- dizaynı! Motorun bacak-kol uzaklık oranı arasında bir dengesizlik var gibi; çünkü bacak boyu benim için, direksiyonun uzaklığı ise Faramarz için rahat. Oturuş pozisyonu benim için mükemmel olan motorumda, direksiyon hakimiyetine ancak gidonu “U” şeklindeki MZ direksiyonu ile değiştirdikten sonra tam olarak sahip olabildim. Yamaha Virago 250’nin Amerikan yapımı olan Ruote 66’da ve yeni model 250’lerde ise kendinden kıvrık direksiyon ve direksiyon ayaralama aparatı var.

Sözün özü Yamaha Wirago 535cc.nin tüm görüntüsüne sahip, fakat çok daha hafif ve alçak olan bu “her şartın motoru”nu kısa boylular, yeni başlayanlar ve kadınlar için öncelikle öneriyoruz. Bütçesi dar olan eski “kulağı kesik” motorcular da 250 Yamaha Virago’da bir chopper’da aranan tüm özellikleri bulacaklardır. Yamaha Virago 250 hakkında tüm olumlu sözlerimin güvencesi ise sevgili “hz. Haydut”; çünkü o 3 yıl boyunca Honda Gold Wing 1500cc. kullanmış, her çeşit motora aşina olan bir motorcudur.

Kalemi ele almışken kendimden küçük ve büyük yaştaki motorculara birkaç söz sarkıtayım: Dostlar; çevrede çok az kadın motorcu olmasının nedenini biraz da kendinizde görmüyor musunuz? “Yapamazsın, kadınsın”cı baskılarla yetiştirilen çoğu kadın, ancak sizlerin gayreti ile motor direksiyonuna oturabileceklerdir. Verin bizlere bu şansı; sevdiğiniz kadınları gerinizde olmaktan kurtarıp, onlara yaşamın “uçma frekansını” yedekte oturarak değil, “birebir oranda” yaşayarak tatma olanğını tanıyın. Sevilen kadın ister sevgili olsun, ister eş, ister kız evlat veya kız kardeş. Merak etmeyin; kadının kaza yapma katsayısı düşüktür erkeklerden.

Son olarak öncelikle Rezzan Alavant’a teşekkür etmek istiyorum. Komutan’la daha takım değilken, yalnız gezginlik günlerimde bile beni emellerimi gerçekleştirmeye yüreklendirdiği için Bu projede de emeği büyüktür. Samura motordan sıcacık gerçek dost Kaya ailesine, Korlas’tan 2000’li yılların motorcu-işadamı örneği Koray’a, Shell’den kişisel çabasıyla bize benzin sorunu çektirmeyen Cumhur beye, zor anlarımızda istasyonlarında çadır kurmamıza olanak sağlayan ve herşeyi dakik, metodik ve arkadaşça gerçekleştiren Shell’e, hiçbir karşılık gözetmeksizin salt sporcu dayanışması adına çadır ve tüm kamp ekipmanlarımnızı karşılayan Ansal’dan Cihan Anasal’a ve destekçimiz Yamaha’dan Osman Lav / Daytona’dan Bülent Mamay’a sonsuz teşekkürler. İyi ki varsınız, ulusumuzu batı standartlarına ancak sizin gibi yürekli ve yenilikçe kişilerin taşıyacağına inanıyorum.

Ve sevgili Faramarz; bana güvendin, beni seçtin ve yolculuk boyunca beni taşıdın. Bu turun 2/3’ünü sen yaptın. “Hayli müteşekkirem!”