Denizler Boyunca Türkiye Turu (Bölüm 1)
Motosiklet Dünyası Dergisi 37. sayı
Sayfa: 56,57,58
Tarih: 01/07/1999
Metin: Elvin Azar
Fotoğraf: Faramarz Azar
Sponsorlar: Ansal, Beldeyama, Daytona Motor, Korlas, Samura Motor, Shell
Yolculuğumuzun sloganı Denizler Boyunca olduğu için sadece Eğe, Akdeniz, ve Karadeniz’den geçeğimiz sanılmasın çünkü ülkeyi güneyden kuzeye kat ederken Kapadokya ve Erzincan yöresine de uğrayacağız. Daha bir net anlatım ile motorlarımız Ören, Fethiye, Mersin, Erzurum, Trabzon, Tokat, Ankara, İstanbul, hattı üzerindeki yerlerden geçecek. Yollardan , kampinglerden deniz boylarından ve antik kentlerden...

Ege Bizce motorcu tatilinde klorlu havuzlar, açık büfelerden mideye yemek yığmalar MARKLI giysilerle gidilen barları hedeflemez. Doğa ve macera arayası “götürür” bizleri. Bu nedenle Çorum'da da gürlemeli egzost lar dedik; Bayburt'ta da. Deniz yalnız Göcek ’ten bilmemeli diye düşündük, Trabzon'un bir kumsalında da izlemeli güneşin batışı bir yanda makine, diğer yanda çadır, mangalda cazırdayan tavuk kanatları ve soğuk bira ile karın doyurmağa hazırlanırken.

Gecelerimizi ise Faramarz’ın değimi ile 3-5 yıldızlı değil 1000 yıldızlı otellerde geçireceğiz. Çadırda konaklayacağız çoğunlukla anlayacağınız. Her motorcunun hele ki gezgin ise bir çadırı olması şart diyoruz, çünkü motorcu, yaşamını iki tekerleğe emanet ettiren özgürlük duygusunu en çok doğanın koynunda yaşarken, bir yerlere çakılmamışken, sınırlan mam işken bulabilir. İster bir otele, ister bir hapishaneye, hatta ister kişinin kendi yuvasına ait olsun. Taş duvarlar en bildik sınırlar değil midir?

Efes BOLUM 1, BATI ANADOLU:
Saat 8 de çıktık yola. yine yutmaktaydı ön tekerlek bitmez tükenmez beyaz cızgilleri. gururlu bir saltanat içinde yolu sahiplenmiş TIR lar hep güneşi izleme tutkun göçmen kuşlar, klakson selamları ile gönül dostluğu etliğimiz yoldaş motorlar kayıp geçmekte idi iki yanımızdan. Bursa’ya kadar 2 geliş 2 gidiş dürt şeritli nefis bir asfalttan ilerliyorduk ki komutan’ın gaz teli koptu. Hemen sponsorumuz olan Yamaha'nın Bursa yetkililerinden Nezir Bey’e bir telefun ... yarım saat içinde tel onarılmış, çaylar içilmiş, dostluk koyulaşmiş ve sorun hallolmuştu. İşin komik yani ise Faramarz’ın servise kadar, bursa trafiği içinden tam gaz gidişi idi, çünkü kopan tel “açan” olduğundan komutan “kapatan” ı sokup “açan” tarafa bağlamış, ama tel kısa geldiğinden hep tam gaz, tam fren, yarım debriyaj gitmek zorunda kalmıştı!

Bu kısa gecikmeden sonra yola koyulup Susurluk'a kadar suren, “bir yolun bu denli düz olması eşyanın tabiatına aykırı” dedirtecek kadar güzel yoldan uçmağa başladık. Gerçektende bu güzergah öylesine problemsiz ki, İstanbul'lu sürücüler rahatlıkta uyuma tehlikesi geçire bilirler. Burhaniye arası, için ise aynı şeyi, söylemek zor, çünkü yol stabilize, insan stabilize yollarda masaj makinesine girmiş gibi oluyor.

Titreye titreye Burhaniye’den geçip İstanbul’un Levent semtine çok benzeyen bir kasaba olan Ören’e vardık. Toplam 388 KM yol kal etmiştik. Hava kararmağa başladığı için kamp yeri aramayı ertesi güne bırakıp kapağı Burhaniye SHELL benzin istasyonunda atlık. Yetkililer SHELL sponsorluğunda turda olduğumuzu duyunca sıcak bir ilgiyi ve en önemlisi istasyon sınırları içinde Ansalın sponsorluğu kapsamında aldığımız çadırımızı kuracak mekan bizden esirgemediler.

Ören lodos estiğindi çırpıntılı bir deniz olan villa ağırlıklı bir belde. Taşıt trafiğine kapalı, güllü, çiçekli bir parka benzer, doğa, plaj teras gibi 5-10 m yüksekten gören şirin bir merkez var. Özelliği ise, zeytini ve zakkumları kadar lüks kampingleri de... örneğini Altın kamping geçlik 3.500.000 TL istedi, aysa Pansiyonların ortalama fiyatı 2.500.000 TL. Hemen eklemekle yarar var: ülkedeki birçok Pansiyonda olduğu gibi burada da oda fiyatları pazarlığı bağlı.

Ören’e geç ulaşmamızın nedeni ise yolda tanıştığımız bir Fransız aile idi karı koça ikisi de motorcu. PHİLİPPE ve CRYSTAL... 2 YAMAHA XT 600 sürüyorlar ve bizim gibi sponsor desteği ile yollardalar. Ama Fransa- güney Afrika arası alan yolculukları tam 2 yıl sürecek proje gereği. Varış noktalarında motorları satıp elde ettikleri parayı “insani amaçlarla” kullanacaklar. Sponsor şirketlerden topladıkları para yetişmeyince ev eşyalarına varana dek her şeylerini satmişlar. Bunu dünyaca “cesaret isteyen bir iş“ dedik. Crystal’in yorumumuza yanıtı ilginçti, ”Asıl her sabah evden çıkıp aynı işe gitmek cesaret isteyen bir iş“, işte prototip kaderlerden yakayı sıyırabilip, gitmek, motorla, gitmek adına güneşi izleyen 30 lu yaş kuşağından bir diğer çift.

Şeytan Sofrasından Kuşbakışı Ikinci durağımız ise Ayvalık'tı, Ören’den 40 km. sonra ulaşılan güzel bir belde Ayvalık. Halka açık plajlar ise merkezden 5 km. sonra varılan Sarımsaklı’da. Bu yörede “yıldızlı“ otellerden, pansiyonlara dek her çeşit konaklama olanağı buluna biliyor. Biz deniz kenarında camlar aesında yer almış, nefis bir manzarası olan Çamlık kampingde kaldık. Gecelik 2 kişi+motosiklet, duş, mutfak, çamaşırhane ve konaklama ücreti, 1.500.000 TL (1999). Sabahları kumru, bul bul, horoz, sesleri geceleri ise kamp alanın hemen yanındaki klüp ten yayılan canlı taverna müziğini dinlemek mümkün! Ayvalık'ta gezilmesi gereken yer ise Sarımsaklı’ya giderken sağa dönülerek varılan Şeytan Sofrası. Buradan birçok köy kuşbakışı görülüyor. Şeytan sofrasi’nın özelliği ise demir kafes içinde koruma altına alınmış Şeytanın ayak izi. Bu eşsiz beldeyi sahiplenmiş şeytan, sofrasına konuk ettiği kişilerin arzularını da yerine getiren dost bir görünümde, çünkü çevre kalkınca kafese ben bağlayanca arzuların gerçekleştiğine inanılıyor.

Ve ardından İzmir’e vardık. Aliağa’ya dek soğuk asfalt alan yol buradan sonra otobana dönüşüyor. İzmir ise hep o bildik İzmir... Bu arada bir önerimiz olacak; eğer vaktiniz bol ise veya eğer ucuza deniz kenarında karın doyurmak isterseniz Aliağa’ya gelmeden, yavaş yavaş villacılarca keşfedilmeye başlayan Çandarlı’ya sapıp, meydanın solundaki sandviççiye uğrayın. Nefis sandviçler 200.000 TL, çay 50.000 TL (1999). Eğer tarihe merakınız varsa Çandarlı'da görüle bilecek bir kale ve antik Pitone kenti de var.

İzmir'den sonra guzel bir otoban üzerinden Kuşadası'na “sulimen varsıl olduk”. Kuşadası lüks bir turistik yerleşim yeri, Eğlence dozaj iyi çevre temiz ama kamping fiyatları astronomik. Kampingler de kamping yani. Bilardodan kara, havuz dan çamaşırhaneye dek lüks bir otelde ne ararsan var. özellikle gelen karavanlar “şaaşası” nı görünce anlıyorsunuz kampinglerin neden 5 yıldızı olduğunu.

Çadırlarımızı ağaç altında kurup, bir şeyler atıştırdıktan sonra ver elini Efes antik kenti kedlik: Efes yıkılmış bir mermer şehrin ayağa kalkmış hali, Doğa kuruma altında almış, caddeler bile aynen duruyor. Celsus kütüphanesine girince raflar üzerinde rulo kitapları aradı gözlerimiz, her şey o denli gerçek. Kazılarda çıkan değerli parçalar ise örneğin Ana Tanrıçanın dev heykeli, Selçuk müzesinde. Bu muhteşem müze yi gezmek tarihte kısa bir yolculuk yerine geçiyor.

Maryam Ana Efes’e birkaç km. uzakta ise HZ. İsa‘nın annesi Meryem Ana’nın şimdilerde bir ibadet yeri olarak kullanılan evi ve 7 Uyurlar’ın mezarı yer almakta. 7 uyurlar bir mağarada köpekleri ile 100 yıl uyuya kaldıktan sonra uyanıp köylerine donen 7 Hıristiyan azizi. Döndüklerine de harcadıklar para geçmeyince işin içindeki iş ortaya çikmış. Üst başlarının ne halde olduğu ise meçhul!

Aynı yöredeki yöredeki bir diğer kalıntı, Efes paganizminin ana tanrıçası Artemis’e adanmış, dünya nın 7 harikasından biri olan Artemission'un tapınağı. Görünce kalbiniz durabilir , çünkü geriye sadece tek bir sütun kalmış! Tapınak ismi lazım değil, bir batılı ülkedeki müze de. Artemission ’un arkasında ise ST Sean manastırı ve İsa Bey camii görülüyor. Hıristiyanlık yayılıp, paganizm yıkılınca tapınağın taşları ile manastır, bölgedeki İslam egemenliği sırasında ise manastırın taşları ile cami yapmış insanoğlu.

Kuşadası'ndan sonra yol insanı hiç gelişmemiş bir kasaba olan Söke’ye goturuyor. Sakın ola yola boyun eğip Bodrum'a doğru devam etmeyin, muhakkak Didim’e sapıp, Didyma Apollo tapınağını gezin. Yüzyıllarca krallar buradaki Sibel isminin kaynağı, olan, Syblla adı verilen kahinlere akıl danışıp eylemlerini kehanetler yönünde planlamışlar. Tapınak görülmeye değer biçimde ayakta... Ardından motorunuz virajlı bir mountain road’a girecek. İşte motorculuğunuzu konuşturup, dümdüz yollarda can sıkıntından patlayan yeteneğinizi az da olsa aktive etmenin tam zamanı. Sununda 4 şeritli, bomboş ferah 40 km. lik Bodrum asfaltına girince insan motorcu olur da gazı köklemeden gider mi bu yolda ?

Kuşadası'nda pahalı demiştim ya; “büyük sözüme tövbe” meğer pahalılık Bodrum daymış. Kirazın kilosu 1.500.000 TL, varın gerisini siz duşunun (1999). Doğa için, deniz için, Bodrum'a gitmenizi önermiyoruz; çünkü Halikarnas Balıkçı’sının Bodrum’u bir” barlar diyarı” şimdilerde. Geç saatler dek içip, öğleden önce kalkabilen şanslı kişilerden değilseniz zaten doğa ve denizden yarım porsiyon yararlanacaksınız demektir. Öte yanında; doğa da pek yok ya etrafta, doğanın yerini derici, kuyumcu ve T-shirçu dükkanları parsellemişler. Bodrum'un 3 km. ötedeki kardeşi Gümbet ise dar boğucu, neşeli, hareketli, sokakları ile dikkati çekiyor. Burada doğayı geçtim, bar, otel, hediyelik eşyalar solunacak hava bırakmamışlar çevrede.

Marmaris'e doğruyola çıktınızda, Bodrum- Milas arası 40 km.lik geniş ve virajlı yolu bir kere de geri gidip Milas’tan Yatağan’a dek görülmedik güzellikte bir güzargah tan geçeceksiniz. Çamlar, zakkumlar, yol kenarındaki şirin tezgahlarda bal, polen, arısütü, zeytinyağı satan güzel koy kızlar arasından... Ama bir anda bu güzellik bitecek ve çevrecileri ter ter tepindiren yatağan kömür ocaklarının “yardığı”dağlar ile karşılaşacaksınız. Bu ocaklar Stratonikea kentinin (iö 300) nekropol alanını bile tarumar etmiş. Stratonikea, 80.000 kişilik kentin kralının karısının adı . Kralın oğlu , üvey annesine obayı yakıp aşkından ölümcül bir hastalığa tutulunca, fedakar baba karısını ve tahtını oğluna devretmiş. Antik kentin bir diğer özelliği terk etilmiş Eskihisar köyü ile içice geçmiş durumda olması. Bir köy duşunun, camii, kahvesi, evlerinin kapı ve pencereleri çivilenip terkedilmiş. Dar sokakların arasında ise binlerce yıl önce terk edilmiş yapılar olmakta.

Muğla, Marmaris yolu ise dik virajlar, pek de rahat ilerlemeye olanak tanımayan 30 km.lik orman manzaralı bir rota. Virajların aniden bitmesi ile geniş palmiyeli caddelerle bezenmiş Marmaris’e giriyorsunuz. Güzel bir belde, ama rakibi Bodrum’dan hava (atmosferle ilgisi olmayan bir hava bu) açısından çok geride. üstünlüğü ise otellerin ucuzluğu. Biz bile harika deniz manzaralı, kumsala 8 m. uzaktaki, 3 yıldız Yüzbaşı otelde kaldık. Hem de geceliği sınırsız kahvaltı dahil 5.000.000 TL (1999)! Motorları hemen otel önüne park etmek mümkün. Merkez 5 dakika, uzaklıktaki bu oteli tüm motorculara öneriyoruz.

Marmaris hakkında sizlere paylaşmak son gözlemimiz iki tekerk psikolojisine geçmiş olması. Bodrumda turistlere pasaport karşilığı 24 saat 15.000.000 TL kiralanan scooter’lar Marmaris'te çoğunluk tarafından ulaşım aracı olarak kullanılıyor. (1999)

İşte size Denizler Boyunca Türkiye Turunun ilk etabı olan 1333 km.lik Batı Anadolu özeti. Bu yazı boyunca vermek istediğimiz başlıca mesaj’lardan biri motosiklet ile tatil çıkmanın sanıldığından kolay olduğu. Genç kardeşlerimiz, biz 250’lerle ve küçük bir bütçe ile bu işi yapabildik ise, neden siz de denemiyorsunuz? Sizler belki de üretim ve ya yerli montaj motorla yollara düşmezseniz elaleme motorculuğun,”zengin işi bir hobi” olmadığını nasıl anlatacağız? Unutmayın motorculuk, sürülen motorun cc,sinden çok bir ruh ve yaşama bakış meselesidir.